top of page
Ara
Yazarın fotoğrafıozhelvacihukuk

İş Kazası Davaları Hakkında Bilgi Bülteni

A.     Giriş

İş kazaları, çalışanların fiziksel ve psikolojik sağlıklarını doğrudan etkileyebilen, aynı zamanda işyerindeki verimliliği ve ekonomik dengeyi tehdit eden önemli olaylardır. Bu kazalar, işyerindeki güvenlik önlemlerinin eksikliği veya yetersizliği nedeniyle meydana gelebilir. Özellikle işverenlerin, çalışanlarının güvenliğini sağlamak adına gerekli tedbirleri almadığı durumlarda, kazaların sıklığı ve ciddiyeti artar. İşyerlerinde güvenlik standartlarının ihmal edilmesi, işçilerin ciddi yaralanmalara, uzun süreli sağlık problemlerine, hatta ölümle sonuçlanan kazalara maruz kalmasına neden olabilir.

Bu tür kazaların sadece çalışanlar için değil, aynı zamanda işverenler için de ciddi hukuki ve mali sonuçları vardır. İş kazaları, işçilerin maddi tazminat talep etmelerine, sağlık sigortası ve rehabilitasyon masraflarının artmasına, işverenin sorumluluklarını yerine getirmemesi nedeniyle cezai işlemlerle karşı karşıya kalmasına yol açabilir. Ayrıca, iş kazalarının öncesinde alınması gereken önlemler, işyerindeki güvenlik kültürünün oluşturulması, işçi sağlığına yönelik eğitici programların düzenlenmesi gibi adımlar da işverenin sorumluluğundadır. İşbu bilgi bülteninde, iş kazalarının türleri, önlenmesi için alınması gereken güvenlik tedbirleri ve işverenlerin yükümlülükleri hakkında daha detaylı bilgilere yer verilecek ve iş kazalarının hem çalışanlar hem de işverenler açısından taşıdığı riskler ele alınacaktır.

B.      İş Kazası

İş kazası, bir çalışanın işyerinde veya işin yürütülmesi sırasında meydana gelen, çalışma koşullarından kaynaklanan ve çalışanı fiziksel veya psikolojik olarak etkileyen beklenmedik olaylardır. Türk İş Kanunu'na göre iş kazası, çalışanın hayatını kaybetmesi, sakatlanması, iş göremez hale gelmesi veya sağlık zararına uğraması ile sonuçlanan her türlü olay olarak kabul edilir. İş kazaları, sadece işyerinde değil, işin yürütülmesi için gerekli olan farklı yerlerde de meydana gelebilir.

İş Kanunu'nda iş kazasının kapsamı şu şekilde belirlenmiştir:

·         İşyerinde veya İşin Yürütülmesi Sırasında Meydana Gelmesi: İş kazası, yalnızca işyerinde gerçekleşmek zorunda değildir. Çalışanın işin gereği olarak gittiği yerlerde (örneğin, başka bir şantiyeye, bir müşteri ziyareti vb.) da meydana gelebilir. Ayrıca, işyerindeki taşınma, düzenleme gibi olaylar sırasında da iş kazaları meydana gelebilir.

·         Kazanın Çalışanın Sağlığına Zarar Vermesi: İş kazası, çalışanın bedensel ve ruhsal sağlığını olumsuz etkileyebilir. Bu, kırıklar, yanıklar, sıyrıklar gibi fiziksel yaralanmalar olabileceği gibi, stres, depresyon veya travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) gibi psikolojik rahatsızlıkları da kapsayabilir.

·         İş Göremez Duruma Gelme veya Ölüm: İş kazalarının sonucunda çalışan, geçici veya kalıcı olarak iş göremez hale gelebilir. Ayrıca, bazı kazalar ölümle sonuçlanabilir

 

C.      İş Kazasının Unsurları

Çalışan Olma Durumu: İş kazası, yalnızca işyerinde çalışan bir kişiyi etkileyebilir. Burada "çalışan" terimi, işverenle bir iş sözleşmesi yapmış olan ve sosyal güvenlik kapsamına alınmış bireyleri ifade eder. Sigortalı bir çalışanın iş kazasına uğraması durumunda, bu kazadan dolayı oluşan zararlara karşı işveren sorumlu olabilir. İş kazası, yalnızca sosyal güvenlik kurumuna (SGK) sigortalı olarak çalışan kişilerin yaşadığı kazalar için geçerlidir. Emekli sandığı, Bağ-Kur veya SGK’lı olarak çalışan herkes iş kazasından faydalanabilir. Ayrıca, çalışan ile işveren arasında geçerli bir iş sözleşmesinin bulunması gereklidir. Bu sözleşme, çalışanın belirli bir işin karşılığında ücret alacağı anlamına gelir.

Kazanın İşle İlgili Olması: İş kazasının bir diğer önemli unsuru, kazanın iş ile ilgili bir faaliyet sırasında meydana gelmesidir. Yani, kaza işin gereği olarak ya da işin yürütülmesi sırasında olmalıdır.  Çalışanın, işyerinde çalıştığı sırada veya işin gereği olarak bir başka işyerine, sahaya, ofise vb. gitmesi sırasında kazaya uğraması durumunda iş kazası sayılabilir. Örneğin, bir inşaat işçisinin şantiyede çalışırken düşmesi veya bir ofis çalışanının işyerinde ergonomik olmayan bir sandalye nedeniyle sırt ağrıları yaşaması iş kazası kapsamında olabilir. Çalışan, kişisel bir nedenle, örneğin işe gitmek dışında bir amaçla bir yolculuk yaparken veya sadece özel bir etkinlikte bulunurken kaza geçirirse, bu durum iş kazası olarak kabul edilmez.

Kazanın Ani Olması: İş kazasının diğer bir özelliği de, olayın ani bir şekilde meydana gelmesidir. İş kazası, çoğunlukla beklenmedik bir şekilde ve ani gelişen bir olaydır. Bu, kazanın doğası gereği çalışanın hazır olmadığı, hazırlık yapmadığı veya beklemediği bir anda gerçekleşmesidir: Örneğin, bir işçi yüksek bir platformdan düşer ya da makine bir anda arızalanıp çalışanın yaralanmasına yol açar. Böyle kazalar, beklenmedik, ani ve şok edici olaylar olarak kabul edilir. Kazanın meydana gelmesinin ardından, genellikle hemen etkiler ortaya çıkar. Örneğin, bir çalışan elektrik çarpmışsa, bu durum hemen fark edilir ve hemen tedavi edilmesi gerekebilir. Bu unsurların bir arada bulunması, bir olayın iş kazası olarak değerlendirilmesi için gereklidir. İş kazasının tespiti ve hukuki sonuçları, bu unsurlar doğrultusunda belirlenir ve işverenin sorumluluğu da buna göre şekillenir.


D.     İş Kazasının Tespiti ve Bildirimi

Hem işçi hem de işveren açısından önemli bir süreçtir. İş kazasının doğru bir şekilde tespit edilmesi ve bildirilmesi, hem çalışanın haklarının korunması hem de işverenin yasal sorumluluklarını yerine getirmesi açısından büyük önem taşır. Bu süreçte, iş kazasının meydana geldiği andan itibaren izlenecek adımlar belirli prosedürlere dayanır.

İş kazasının tespit edilmesi, kazanın gerçekten iş yerinde veya işin yürütülmesi sırasında meydana gelip gelmediği ve hangi koşullarda gerçekleştiğinin belirlenmesi anlamına gelir. İş kazasının tespiti için şu unsurlar göz önünde bulundurulur:


  • Kazanın Yapıldığı Yer: Kaza, işyerinde veya işin gereği olarak yapılan faaliyetlerde (dışarıda yapılan işler, seyahat vb.) meydana gelmiş olmalıdır.

  • Kaza Sonucu Meydana Gelen Zararlar: Kaza, çalışanın sağlığını olumsuz etkilemiş (fiziksel ya da psikolojik) ve iş göremez hale gelmesine neden olmuş olmalıdır.

  • Kazanın Ani ve Beklenmedik Olması: Kaza aniden meydana gelmiş olmalıdır. Örneğin, bir işçi makine ile çalışırken aniden bir kaza geçiriyorsa bu, iş kazası olarak kabul edilir.


Bir olayın iş kazası sayılabilmesi için, öncelikle işverenin durumu Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) bildirmesi zorunludur. İşveren, kazayı en geç 3 iş günü içinde SGK’ya rapor etmelidir. İş kazası bildirimi yapılmadığında veya bildirim eksik yapıldığında işçinin veya hak sahiplerinin, kazanın iş kazası olduğunun tespit edilmesi için iş mahkemesine başvurma hakkı vardır. Mahkeme, kazanın gerçekleştiği koşulları detaylı şekilde inceleyerek iş kazası olup olmadığına karar verir. Bu süreçte kazanın meydana geldiği yer, zaman, işverenin talimatları ve işçinin kazaya neden olan faaliyeti gibi unsurlar dikkate alınır.

İş kazasının tespiti sırasında SGK’nın düzenlediği müfettiş raporları, kazanın gerçekleştiği ortamdan alınan fiziksel kanıtlar, tanık ifadeleri ve işçinin sağlık raporları önemli delil niteliğindedir. SGK müfettişleri, iş kazası iddiasını inceleyerek bir rapor hazırlar ve bu rapor, mahkeme sürecinde esas alınabilir. Ayrıca, işyerinde iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin yeterliliği ve işverenin kusur oranı da tespit sürecinde değerlendirilir. Eğer kazanın iş kazası olduğu mahkeme tarafından tespit edilirse, işçi veya hak sahipleri SGK’dan gelir bağlanması ve işverene karşı maddi-manevi tazminat davası açma hakkına sahip olur. Bu nedenle, kazanın tespiti hem iş hukuku hem de sosyal güvenlik hukuku açısından büyük önem taşır.

İş kazasının tespiti ve belirlenmesi sürecinde sağlık raporları ve tedavi süreci, kazanın niteliğinin ortaya konulmasında ve işçiye sunulacak hakların belirlenmesinde kritik bir rol oynar. Kaza sonrası işçi, derhal en yakın sağlık kuruluşuna sevk edilerek tıbbi müdahalede bulunulur ve ilk muayene raporu düzenlenir. Bu rapor, işçinin kaza nedeniyle maruz kaldığı fiziksel veya ruhsal zararları belgeleyerek, olayın iş kazası olup olmadığına dair ön değerlendirme yapılmasını sağlar. Tedavi sürecinde işçinin hastanede yatışı, ameliyatlar, fizik tedavi gibi tüm aşamalar ayrıntılı şekilde belgelenir ve nihayetinde iş gücü kaybını belirlemek amacıyla Sağlık Kurulu Raporu düzenlenir. Bu rapor, işçinin meslekte kazanma gücünü ne ölçüde kaybettiğini tespit ederek, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) sunacağı gelir bağlama veya iş göremezlik ödeneği gibi hakların hesaplanmasında esas alınır. Ayrıca, sağlık raporları mahkeme süreçlerinde delil niteliği taşır; işçinin maddi ve manevi tazminat taleplerinin dayanağını oluşturur. Bu nedenle, tedavi süreci ve sağlık raporlarının eksiksiz ve doğru şekilde tutulması, işçinin hak kaybı yaşamaması için büyük önem taşır.

  

E.      İş Kazalarının Önlenmesinde İşverenin Sorumluluğu

İş kazalarında işverenin sorumluluğu, öncelikle 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile Türk Borçlar Kanunu’nun öngördüğü yükümlülüklere dayanmaktadır. İşveren, çalışanlarının işyerinde güvenli bir ortamda çalışmasını sağlamakla yükümlüdür. Bu kapsamda işveren, işyerindeki olası tehlikeleri önceden tespit etmek, risk değerlendirmesi yapmak, tehlikeleri ortadan kaldırmak veya etkilerini en aza indirecek önlemleri almak zorundadır. Ayrıca çalışanların iş sağlığı ve güvenliği konusunda eğitim almalarını sağlamak, onlara kişisel koruyucu donanımlar sunmak, iş ekipmanlarının güvenliğini kontrol etmek ve düzenli denetimler gerçekleştirmek de işverenin sorumlulukları arasındadır. İşyerinde acil durum planlarının hazırlanması, tatbikatların yapılması ve iş kazalarının önlenmesine yönelik genel bir güvenlik kültürünün oluşturulması da bu yükümlülüklerin bir parçasıdır. Eğer işveren bu yükümlülüklerini yerine getirmezse ve bir iş kazası meydana gelirse, kusuru oranında hukuki ve cezai sorumluluk doğar.

Hukuki sorumluluk açısından işveren, iş kazası sonucu işçinin veya hak sahiplerinin uğradığı maddi ve manevi zararları tazmin etmekle yükümlüdür. Maddi tazminat talepleri, işçinin tedavi masrafları, kazadan dolayı çalışamadığı dönemde uğradığı gelir kaybı, sürekli iş göremezlik durumunda ortaya çıkan meslekte kazanma gücü kaybı ve ölüm durumunda cenaze masrafları gibi kalemleri içerir. Manevi tazminat ise kazanın işçi üzerinde bıraktığı psikolojik etkiler veya ölüm halinde ailesinin yaşadığı elem ve üzüntünün giderilmesi amacıyla talep edilir. İşverenin bu yükümlülükleri yerine getirmemesi veya kusurlu bulunması durumunda, mahkeme kararı ile işçiye veya hak sahiplerine tazminat ödemesi gerekir. Ayrıca, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), işçiye veya hak sahiplerine bağlanan gelir ve yapılan sağlık harcamaları için işverene rücu davası açabilir. Bu durumda, işveren kazanın meydana gelmesindeki kusur oranında SGK’ya ödeme yapmak zorunda kalır.

F.      İş Kazalarının Önlenmesinde İşçinin Sorumlulukları

İş kazalarının önlenmesinde işçilerin de önemli sorumlulukları bulunmaktadır. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre işçiler, işyerinde işverenin aldığı güvenlik tedbirlerine uygun hareket etmek ve iş sağlığı ve güvenliği kurallarına uymak zorundadır. İşçiler, kendilerine sağlanan kişisel koruyucu donanımları doğru şekilde kullanmalı ve ekipmanları talimatlara uygun şekilde çalıştırmalıdır. Örneğin, bir makineyi güvenlik talimatlarına aykırı şekilde çalıştıran veya koruyucu ekipmanlarını kullanmayan bir işçi, kazaya davetiye çıkarabilir ve bu durum meydana gelen kazanın değerlendirilmesinde işçinin kusur oranını artırabilir. Ayrıca işçiler, işyerinde tespit ettikleri tehlikeli durumları veya güvenlik eksikliklerini derhal işverene veya iş güvenliği uzmanına bildirmekle yükümlüdür. Bu bildirim, hem işyerindeki genel güvenliğin sağlanmasına katkıda bulunur hem de olası kazaların önlenmesine yardımcı olur.

 

Bunun yanı sıra işçilerin, kendileri ve iş arkadaşlarının güvenliği için iş disiplinine uygun davranmaları ve gereksiz risklerden kaçınmaları beklenir. İş kazasının meydana gelmesinde işçinin dikkatsizliği, kural ihlali ya da bilerek ve isteyerek tehlikeli bir davranışta bulunması, sorumluluk derecesini artırabilir ve bu durum hukuki sonuçlar doğurabilir. Özellikle tazminat davalarında işçinin kazanın oluşumundaki kusuru dikkate alınarak, alacağı tazminatta indirim yapılabilir. Ayrıca işçi, işveren tarafından düzenlenen iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerine katılmak, verilen talimatları eksiksiz yerine getirmek ve belirlenen iş saatlerine riayet etmekle yükümlüdür. İşçinin bu sorumlulukları yerine getirmemesi yalnızca kendi güvenliğini değil, işyerindeki diğer çalışanların da sağlığını ve güvenliğini tehlikeye atabilir. Bu nedenle işçiler, işyerinde alınan güvenlik önlemlerine uygun davranarak hem kendi haklarını hem de iş sağlığı ve güvenliği kültürünü koruma sorumluluğunu taşımalıdır.


G.     İş Kazası Davalarında Görevli ve Yetki Mahkeme ile Arabuluculuk Süreci

· Görevli Mahkeme: İş kazası nedeniyle açılacak davalarda görevli mahkeme, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca iş mahkemeleridir. İş mahkemelerinin kurulmadığı yerlerde ise bu davalara asliye hukuk mahkemeleri bakar. İş kazası, işçinin fiziksel veya ruhsal bütünlüğüne zarar veren ve işverenin iş sağlığı ve güvenliği yükümlülüğüne aykırı davranışından kaynaklanan bir durum olduğundan, bu tür davalar genellikle maddi ve manevi tazminat taleplerini içerir.

· Yetkili Mahkeme: İş kazası davalarında yetkili mahkeme ise Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun maddeleri çerçevesinde belirlenir. Buna göre: İşçinin ikametgahının bulunduğu yer mahkemesi ya da İş kazasının gerçekleştiği yerin iş mahkemesi veya işverenin veya diğer sorumluların ikamet ettikleri yer mahkemesi de yetkili kabul edilir. Bu seçeneklerden herhangi biri üzerinden davanın açılması mümkündür.

· Arabuluculuk Süreci: 2018 yılında yürürlüğe giren düzenlemeler ile işçi-işveren uyuşmazlıklarında arabuluculuk, dava şartı olarak belirlenmiştir. Ancak iş kazası davalarında bu süreç, maddi ve manevi tazminat talepleri bakımından özel bir önem taşır. İş kazası nedeniyle açılacak maddi ve manevi tazminat davaları, İş Mahkemeleri Kanunu gereğince dava şartı arabuluculuk kapsamındadır. Bu nedenle, dava açılmadan önce arabuluculuk sürecinin tamamlanması gereklidir. Davacı, iş kazasının gerçekleştiği yer ya da karşı tarafın ikametgahındaki arabuluculuk bürosuna başvurur. Arabuluculuk bürosu olmayan yerlerde ise başvuru, sulh hukuk mahkemesi yazı işleri müdürlüğüne yapılır. Arabuluculuk görüşmeleri sonucunda taraflar anlaşırsa, bir anlaşma belgesi düzenlenir. Bu belge mahkeme kararı niteliği taşır ve icra edilebilir. Anlaşma sağlanamazsa, arabuluculuk süreci sona erer ve arabulucu tarafından bir son tutanak düzenlenir. Bu tutanak, dava açılabilmesi için mahkemeye sunulması gereken bir belgedir. Maddi tazminat talepleri olarak; işçinin tedavi giderleri, çalışamadığı süre boyunca uğradığı gelir kaybı, iş gücü kaybına bağlı talepler yer alırken, manevi tazminat talepleri arasında iş kazası nedeniyle işçinin veya ailesinin yaşadığı üzüntü ve manevi yıpranmalar yer alabilir. Eğer taraflar arabuluculuk sürecinde anlaşamazsa, davacı arabuluculuk son tutanağı ile birlikte yetkili iş mahkemesine başvurarak dava açabilir. Bu durumda mahkeme, tazminat taleplerini deliller doğrultusunda değerlendirerek karar verir.

 

H.     İş Kazası Davalarında Zamanaşımı ve Hak Düşürücü Süreler

İş kazalarında zamanaşımı ve hak düşürücü süreler, işçinin hem tazminat hem de sosyal güvenlik haklarını etkileyen kritik sürelerdir. Maddi ve manevi tazminat davaları açısından Türk Borçlar Kanunu’nun 146. ve 72. maddeleri uyarınca zamanaşımı süresi, kazanın meydana geldiği tarihten itibaren 10 yıl olarak belirlenmiştir. Ancak kazanın iş kazası olduğunun sonradan öğrenilmesi halinde, bu süre öğrenme tarihinden itibaren işlemeye başlar. Eğer iş kazası nedeniyle kusurlu fiil bir suç teşkil ediyorsa ve bu suça ilişkin ceza zamanaşımı süresi daha uzunsa, bu süre tazminat davası için de geçerli olur. Bu, özellikle ölümle sonuçlanan iş kazalarında veya ciddi kusur durumlarında önemlidir. Zamanaşımı süresi dolduktan sonra dava açılamayacağı için işçilerin veya hak sahiplerinin bu süreyi dikkatle takip etmesi gerekir.

Sosyal güvenlik hakları açısından ise Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) yapılacak başvurular için hak düşürücü süreler bulunmaktadır. İşçi veya hak sahipleri, SGK’dan sürekli iş göremezlik geliri, ölüm geliri ya da diğer yardımları talep etmek için kazanın meydana geldiği tarihten itibaren 5 yıl içinde başvuruda bulunmalıdır. SGK’ya bildirilmeyen kazalarda ise bu süre, kazanın öğrenildiği tarihten itibaren işlemeye başlar. İşverenin kazayı öğrendiği tarihten itibaren 3 iş günü içinde SGK’ya bildirimde bulunma yükümlülüğü de bulunmaktadır. Bu süre aşılırsa, işverene idari para cezası uygulanır ve SGK, kazayı re’sen tespit yoluna gidebilir. Bu nedenle hem işçi hem de işveren açısından belirtilen sürelerin dikkatle takip edilmesi, hak kayıplarını ve idari yaptırımları önlemek için büyük önem taşır.


İ.        Sonuç

İş kazalarının önlenmesi ve işçi güvenliğinin artırılması, işverenlerin yasal yükümlülüklerini yerine getirmeleri açısından son derece önemlidir. İşverenler, iş sağlığı ve güvenliği konusunda yasal olarak belirlenmiş standartlara uymak zorundadır. Güvenlik önlemlerinin eksik veya yetersiz olması durumunda, çalışanlar ciddi şekilde zarar görebilir. Bu tür ihmaller, sadece işçilerin sağlığını tehdit etmekle kalmaz, aynı zamanda işverenlerin cezai sorumluluklarını da gündeme getirebilir. İşverenlerin gerekli tedbirleri almaması halinde, işçilerin haklarını korumak amacıyla hukuki süreçler başlatılabilir ve tazminat talepleri gündeme gelebilir.

Çalışanların sağlığını tehdit eden iş kazalarına karşı etkin önlemler almak, yalnızca işverenlerin yasal sorumluluğu değil, aynı zamanda çalışanların güvenliğini ve motivasyonunu artıran önemli bir adımdır. İş kazalarının önlenmesi için işverenlerin, işyerinde güvenlik önlemleri almak, çalışanları eğitmek ve gerekli düzenlemeleri yapmak gibi sorumlulukları vardır. Bu konuda işverenlerle çalışanlar arasında güçlü bir işbirliği sağlanması, güvenli bir çalışma ortamının yaratılmasında kritik rol oynar. İşverenlerin ve çalışanların birlikte hareket etmesi, hem iş kazalarını engellemeye yardımcı olur hem de işyerindeki verimliliği ve sağlığı artırır.

Saygılarımızla,

Özhelvacı & Partners

11 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Telif Hakkı ve Lisanslama Hakkında Bilgi Bülteni

A.     Giriş Telif hakları ve lisanslama, yaratıcı eserlerin korunmasını ve kullanıma sunulmasını düzenleyen temel hukuki kavramlardır....

Comentarios


bottom of page