Delil Tespiti Davası Hakkında Bilgi Bülteni
- ozhelvacihukuk
- 3 gün önce
- 3 dakikada okunur
A. Giriş
Delil tespiti davası, bir davada ileri sürülecek delillerin zamanla kaybolması, bozulması veya elde edilmesinin imkânsız hâle gelmesi ihtimaline karşı, önceden mahkeme kararı ile tespit edilmesini sağlayan önemli bir hukuki koruma yoludur. Uygulamada, özellikle teknik nitelikli uyuşmazlıklarda, ayıplı mal ve hizmetlere ilişkin davalarda, iş kazalarında, yapı-inşaat sözleşmelerinde, zarar ve tazminat iddialarında sıkça başvurulan bir yöntemdir. Delil tespiti, davanın henüz açılmadığı aşamada istenebileceği gibi, dava açıldıktan sonra da istenebilir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 400. ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olan delil tespiti, uygulamada özellikle teknik inceleme gerektiren, zamanla değişime uğrayabilecek fiziki delillerin korunması açısından önemli bir koruma mekanizmasıdır. Delil tespiti işlemleri mahkeme tarafından tanık beyanlarının alınması, keşif yapılması, belgelerin incelenmesi veya bilirkişi atanması suretiyle gerçekleştirilir. Tespit edilen bu deliller ileride açılacak davada hakimin takdirine sunulmak üzere kullanılır.
İşbu bilgi bülteninde, delil tespiti davasında tarafları, görevli ve yetkili mahkemeleri, yargılama sürecinin aşamalarını ve tarafların bu süreçte dikkat etmesi gereken hususları kapsamlı şekilde ele alacağız.
B. Taraflar
Delil tespiti talebinde bulunma hakkı, dava açma ehliyetine sahip olan ve tespit konusu delille ilgili hukuki yararı bulunan tüm gerçek ve tüzel kişilere aittir. Bu kişilerin henüz dava açmamış olmaları, delil tespiti talebinde bulunmalarına engel değildir. Delilin zamanla kaybolma, bozulma, değiştirilme veya tahrif edilme ihtimali varsa ya da daha sonra temin edilmesi zor olacaksa, delil tespiti için hukuki yarar bulunduğu kabul edilir. Başvuruda bulunan kişi, henüz davacı sıfatı taşımamakla birlikte, ileride açacağı davada bu sıfatı üstlenmesi beklenen kişidir. Karşı taraf ise çoğu zaman potansiyel davalıdır ve mahkeme, tespit işlemlerinde bu tarafı da sürece dahil edebilir. Delil tespiti sürecinde taraflar; keşif, bilirkişi incelemesi veya tanık beyanı gibi işlemlerde hazır bulunabilir ve görüş bildirme hakkına sahiptir.
C. Görevli ve Yetkili Mahkeme
Delil tespiti taleplerinde görevli mahkeme, esasen ileride açılması planlanan davanın türüne göre belirlenir. Genel kural olarak, delil tespiti taleplerinde görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Ancak bazı durumlarda özel görevli mahkemeler devreye girer. Örneğin, bir iş kazasına ilişkin delil tespiti talebi söz konusuysa, ileride açılacak dava iş mahkemesinin görev alanına girdiği için delil tespiti de iş mahkemesinden talep edilmelidir. Benzer şekilde, tüketici ile satıcı arasındaki bir ayıplı mal uyuşmazlığında delil tespiti talebi, tüketici mahkemesine yapılmalıdır. Aile hukukundan doğan uyuşmazlıklarda ise (örneğin nafaka ya da boşanma davasına konu evdeki malzemelerin tespiti gibi), görevli mahkeme aile mahkemesidir.
Yetki açısından ise, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 400. maddesi uyarınca, kural olarak delilin bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir. Bu kural, delilin yerinde ve etkili biçimde tespit edilmesini sağlamak amacıyla getirilmiştir. Örneğin, inşaat sözleşmesine dayalı olarak bir binadaki ayıpların tespiti isteniyorsa, bina İzmir’de bulunuyorsa delil tespiti İzmir Asliye Hukuk Mahkemesi'nden ya da görevli özel mahkemeden talep edilmelidir. Yine, iş kazası sonucu zarar gören makinenin İstanbul'daki işyerinde incelenmesi gerekiyorsa, delil tespiti talebi İstanbul İş Mahkemesi’ne yapılmalıdır.
Bu nedenle, delil tespiti talebi sunulurken hem görevli hem de yetkili mahkeme hususlarının dikkatle değerlendirilmesi gerekir. Aksi takdirde, yetkisizlik veya görevsizlik nedeniyle talep reddedilebilir ya da sürecin uzamasına sebebiyet verilebilir.
D. Bilirkişi Raporu ve İtiraz Süreci
Delil tespiti kapsamında en sık başvurulan yöntemlerden biri bilirkişi incelemesidir. Özellikle teknik, tıbbi, mali veya mühendislik bilgisi gerektiren durumlarda, mahkeme gerekli uzmanlığa sahip kişileri bilirkişi olarak görevlendirir. Bilirkişiler, çoğu zaman mahkeme keşfine katılarak yerinde gözlemde bulunur veya dosya üzerinden inceleme yaparak teknik görüşlerini bir rapor halinde mahkemeye sunar.
Hazırlanan bilirkişi raporu, taraflara tebliğ edilir. Taraflar, raporu inceledikten sonra raporun içeriğine itiraz etme veya açıklama isteme hakkına sahiptir. Bu hak, yalnızca delil tespiti talebinde bulunan tarafa değil, tespitte yer verilen karşı tarafa da tanınmıştır. Uygulamada tespit sırasında veya sonrasında haberdar edilen karşı taraf, rapora ilişkin itirazlarını ya da karşı görüşlerini sunabilir. Bu durum, özellikle teknik görüşlerin objektifliği ve yargılamanın adil yürütülmesi açısından önemlidir.
İtiraz süresi raporun tebliğinden itibaren 2 haftadır. Bu süre içinde taraflar, rapora karşı itiraz dilekçesi sunarak;
· Bilirkişilerin uzmanlık alanının yetersiz olduğunu,
· İncelemenin eksik yapıldığını,
· Maddi hatalar içerdiğini,
· Somut verilere dayalı değerlendirme yapılmadığını belirtebilirler.
Taraflar ayrıca yeni bir bilirkişi atanmasını veya mevcut bilirkişilerden ek rapor alınmasını da talep edebilir. Mahkeme, yapılan itirazları değerlendirir ve yerinde bulursa yeni bir bilirkişi heyeti görevlendirebilir veya mevcut heyetten ek rapor isteyebilir.
Bu süreçte, karşı tarafın rapora karşı yazılı beyanda bulunması, delil tespitinin sonuçlarına dair yargılamada ileri sürebileceği itirazlarını önceden kayıt altına alması açısından kritik önem taşır. Özellikle ileride açılacak davada rapora dayanılarak iddiada bulunulacaksa, karşı tarafın bu rapora karşı önceden görüş bildirmiş olması, savunma stratejisini güçlendirir.
Kısacası, bilirkişi raporuna karşı tarafın da etkin şekilde katılabileceği bu süreç, delillerin sağlıklı değerlendirilmesini sağlar ve adil yargılanma ilkesini teminat altına alır.
E. Sonuç
Delil tespiti kurumu, özellikle delilin yok olma veya değişime uğrama riski taşıdığı durumlarda, tarafların ispat hakkını güvence altına alan etkili ve önleyici bir hukuki yoldur. Bu mekanizma sayesinde, davaya konu olacak olay ve olgular zaman geçmeden objektif biçimde kayıt altına alınabilir. Bilirkişi incelemesi ve rapora itiraz süreçleri ise, teknik uyuşmazlıklarda delillerin değerlendirilmesinde adil ve dengeli bir yargılamanın temelini oluşturur. Delil tespiti taleplerinin hukuki dayanağa uygun, açık ve somut biçimde hazırlanması; davanın ilerleyen safhalarında hem delil stratejisinin güçlenmesini sağlar hem de hak kayıplarının önüne geçilmesine yardımcı olur.
Saygılarımızla,
Özhelvacı & Partners.